Samsun, uzun yıllardır kirleten yatırımlara maruz kaldı.
Cengiz Holding'in 2000'li yılların ikinci yarısında 6 numaralı fuel oil yakıtıyla başladığı santral çalışması, bu kirliliğin pimini çekti adeta.
Sonrasında doğalgaza geçti ancak, o sırada Samsun santraller cehennemine dönüştürülmek istendi.
Avusturyalı OMV ile Terme'de devam eden enerji santrali sonrası Çinli bir firma kömür ile çalışan bir enerji santralini de devreye sokmak istedi.
Samsun ayaklandı.
Termeli kadınlar beyaz çember eylemi başlattı ve 'o santral işgalini püskürttü.'
İddiaya göre o kömür santrali kurulsaydı, 8 santral daha proje aşamasındaydı.
Düşünsenize nasıl sahipsiz bir dönem geçirmişiz.
Çinli firmanın kömür santrali olayında Samsun önemli bir direnç gösterdi.
Eylemler Ankara'ya kadar uzadı.
Ancak Samsun bunu ilk yaşamıyordu.
1990'lı yıllarda da Bakır ve Azot Fabrikası 'tütünleri yakıyor' ve çevresine adeta zehir saçıyordu.
O dönem Milliyet'te bu konuyu çok gündeme getirdim farklı basın kuruluşları da.
Türkiye’nin manşetindeydi Samsun.
Uzun bir süre bakıma alındı fabrikalar.
Yani Samsun'un kaderi, kirleten yatırımlar gibi davranıldı uzun süre.
Şimdi o fabrikalar el değiştirdi ve baca sistemleri yenilendi, teknoloji değişti
Ancak kirletmiyor diyemeyiz tabi ki.
Çevre Bakanlığı’nın hava kalitesi veri haritasında; Tekkeköy İlçemiz çoğu zaman Türkiye'nin en kirli bölgeleri arasında yer alıyor.
Bu tesadüf ya da hatalı veriler değil.
Sonuçta Tekkeköy ve devamı 'kirleten yatırımların yoğunlaştığı bir bölge.'
O nedenle yeni gelecek beklenen yatırımlar ve mevcut yatırımların doğayı, su kaynaklarını, denizimizi kirletmemesi önemli.
Kente katma değer katan yatırımların özellikle Yeni OSB'de yoğunlaşmasında da, bu kriterlere dikkat edilmeli.
Samsun Valisi Orhan Tavlı, geçtiğimiz gün, 12. Ulusal Hidroloji Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sürekli denetim yapıldığını ve kirletmeye taviz verilmeyeceğini söyledi.
Bu açıklama önemli.
Kamu kurum ve kuruluşları buna göre görevlerini yerine getirecekler;
'Özel işletmeler' de çevreye zarar vermeden üretim yapma çabasında olmak zorunda olacaktır, diye düşünüyorum.
Denetim şart.
Doğa hepimizin.
Vali Tavlı'nın 12 tane çevreyi kirleten ana husus tespit ettik cümlesi de önemli.
Su, çevre ve insan sağlığının korunması bir görevden öteye ödevdir çünkü.
Herkes için.
Ve aslında herkes sorumlu bu konuda.
Öte yandan çevre kirliliğine dikkat ederken, doğanın rant için katledilmesi, betonlaştırılması, tarım alanlarını imara açmak gibi girişimlere de dikkat etmek gerekir.
Çevreyi kirlilikten koruyacağımız gibi rantçılardan da korumalıyız.
Yatay mimari, yeşil alanları taşımak gibi o kadar 'Ali Cengiz oyunları gördü ki Samsun;
Derelerin yolu bile değiştirildi.
Heyelanlı bölgelere dev binalar dikildi.
Yani kirliliğe karşı verilen mücadele her anlamda çok önemli.
Ancak doğayı sadece kirlilik ile tüketmiyoruz maalesef.
Betonlaştırarak, yapılaştırarak da tarım alanlarını, ormanlık alanları yok edebiliyoruz.
Dereköy'de yapılan hatalı bir balıkçı barınağının sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.
Güzelim sahilimizi dalgalar yutuyor.
Dalgaları durdurmak için yapılan dalga kıranlar denizde rip akıntılarına yol açıyor, boğulma vakalarına neden oluyor.
Ve zamanında yapılan 19 Mayıs Balıkçı Barınağı gibi yanlış işi doğru yapma çabası da sonuç vermiyor elbette.
Yetkililer de yaşanan felaketi bizlerle birlikte izlemek zorunda kalıyor.
O nedenle;
Samsun'un bir el kitabı yol haritası olmalı.
Kirleten yatırımlara artık Samsun’un tavrı net olmalı.
Doğayı tahrip edecek, rant kokan işlere asla taviz vermemeli.
Ve Samsun üzerinde söz sahibi olanlar, bu kente gerçek anlamda hizmet etmek istiyorlarsa, "Doğanın, vatandaşın çıkarlarını' ön planda tutmalı.
Samsun Valisi Tavlı'nın 'Kirleten unsurlara karşı konunun paydaşları kamu kurum ve kuruluşlarla biraraya gelerek, taviz yok açıklamasını' çok önemli buluyorum.
Bir vatandaş olarak hepimiz de kentimize sahip çıkmalıyız.
Havamızı kirletip, cebini dolduranlara değil;
Bu kente gerçek anlamda katkı veren yatırımcıların önünü açmalıyız.
Çünkü, hepimizin;
Ortak paydamız Samsun..